Rukiye Garip

”Kapıkule’ nin Ardındaki Sanatçılarımız” dahilinde olan ”Yurtdışında Yaşayan Sanatçılarımız ” yazı dizisine suluboya sanatçımız Rukiye Garip ile devam ediyoruz.

Yazı dizisi öncesinde projede yer alan sanatçılarımızın eserlerinin korunması adına yasal uyarıya dikkat edilmesi önemle rica olunur.

Bu yazısı dizisinde kullanılmak üzere Sanatçı Rukiye Garip tarafından belirtilen yazı ve görsellerin kullanımı, projemize  telif hakları kanunları kapsamında izin verilmiştir. Bu kapsamda yayınlanan  metin ve görsellerin  herhangi bir yayın organında  kullanımı  izin ve telif haklarına tabidir. 

Türkiye’ de telif hakları 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu (”FSEK”) korunmaktadır.

RUKİYE GARİP ‘İN KALEMİNDEN

Suluboya ile çalışmak benim için baştan sona kesintisiz bir heyecan ve coşku demek. Sürprizlere açık dinamik özelliği, akışkanlığı, şeffaf etkisi “su” yun bana hissettirdikleriyle aynı.

Resimlerimde çoğunlukla kullandığım dokular, organik kalabalıklar, detaylar; varlıklar arasındaki etkileşimin, değişimin, dönüşümün yansımalarıdır. Suyun şeffaflığı etkileşimde bulunduğumuz tüm varlıklarla birbirimizi anlamanın ön koşulu olan şeffaflıkla aynı anlamı taşır. Sudaki yansımalar; bir insan gözünün bakış açısına giremeyecek farklı alanları görmeme, göremediklerimizse hissetmeme olanak verir.

Benim için, her detay, açıklanması gerekmeyen iyi bir sanat dili yaratmada önemlidir. İnsanların anlatılamayan hikayelere, ifade edilemeyen fikirlere, anlayamadıkları biçimlere ihtiyacı olduğunu sanmıyorum. Var olanları göremeyenlerin, olmayanları hayal edebileceğini de sanmıyorum. Tercih ettiğim yol, yaşanmışlıkların enerjisiyle ışıldayan doğal güzelliklerin şeffaflıkla aktarımı olup; doğaya olan tutkumun, saygımın da ifadesidir.

Türkiye’den yurt dışına çıkışım fiziksel bir çıkıştan daha çok duygusal bir ayrılış oldu benim için. Yağlıboya, pastel, kömür kalem gibi tekniklerle çalışırken; 9 yıl önce, tamamen suluboya tekniğine geçiş yaptım. 2014 yılında Yunanistan’da düzenlenen, uluslararası suluboya ustalarının da yer aldığı jüri seçimli bir sergiye katılmamla; bir anlamda dünya seyahatim başlamış oldu. Ardından dünyanın farklı ülkelerinde düzenlenen nitelikli sergi, bienal, trineal, fuarlara katılımım; gelen başarılar ve ödüllerle her geçen gün tanınırlığım arttı. Eş zamanlı olarak sosyal medya platformlarında yaptığım paylaşımlar için yurt dışından çok olumlu geri dönüşler alırken, ülkemizdeki eleştirel bakış açıları “çıkış” ımı hızlandırdı. Eleştirel bakış açıları, görmezden gelme, değersizleştirmeye yönelik söylem ve ithamlarla birleşince bir sanatçı olarak beslenemediğim ortamdan duygusal anlamda göç etmek kaçınılmazdı. Adım adım gerçekleşen “çıkış” “ayrılış” ın özeti kendimi ifade edebilecek alanı yurt dışında bulmuş olmaktı. Yurt içinde tanınıp yurt dışına açılmak gibi normal gidişatın tersine Kapıkulenin ardından ülkeme dönüş yapıp tanınır olmaya başladım.

Ülkemizdeki genel kanı yurt dışına açılmanın çok zor olduğu yönünde. Türk sanatçılarına dünya genelinde konmuş olan bir ambargodan söz edemeyeceğimize göre bu zorluğu nitelikli özgün eser azlığı, ekonomik sıkıntılar, sanat politikalarımız gibi farklı nedenlere bağlamak daha gerçekçi olacaktır.

Sanat eğitimi almak için Almanya’ da bir üniversiteyi tercih eden öğrencimin dile getirdikleri ülkemiz sanatçılarının durumunu gözler önüne sermesi açısından çok önemli. Son zamanlarda sıkça dile getirilen “Bizde sanat yok, sanatçı yok” söylemleri üzerine “Neden Türkiye’de sanat, sanatçı yok?” sorusuna cevaben diyor ki:

“Türkiye’ de sanatçı var. Asıl soru “Sanatçılarımız nasıl yaşıyor” Türkiye sanat marketi küçük, tekelleşmiş, beceri ve anlamdan çok markaya ve tanıdığa bakan bir market. Market sanat satışından değil, sanatçıya ücret kesmekten para kazanmaya çalışıyor. Vatanda sanatla dalga geçmek ve küçümsemek sanatın kendisinden daha çok seviliyor. Doğal olarak ciddi bir sermayesi olmayan yetenekli ve genç sanatçılar için yaşam fırsatı yok.

Sanat eğitimi olan gençlik ya diğer sektörlerde harcanıyor ya da var olma şansları olan yerlere kaçıyorlar.

Ben bu gençlerden biriyim. Yurt dışı çok farklı mı? Hayır. Halen parası olan kazanıyor. Ciddi masraflar olmadan iyi bir sanat eğitimi almak neredeyse imkansız. Galeriler %40 alıyor, o da girebilirsen. Yeni bir ülkeye taşınmak daha da zor. İki dil öğrenilecek, okurken aynı zamanda çalışılacak, kimseyi tanımadan bambaşka bir yasal sistemde mülteci olarak yaşanacak… Rakip yerli sanatçılardan 5 adım geride başlanacak… Sürekli geri gönderilme ve her şeyi kaybetme korkusuyla yıllar geçiyor. Hiç birimiz bu yolu daha kolay olduğu için seçmedik, mümkün olduğu için seçtik. Bizim burada var oluşumuz sanat için neler yapmaya hazır olduğumuzun kanıtıdır.

Bizi kolaya kaçmakla, Avrupa aşıklığı ile suçlayanlar ne zorluklardan geçtiğimizi bilmiyorlar. Eğer Türkiye bize en ufak bir fırsat sunmuş olsaydı biz tüm bu yılları ve emeği Türkiye’de yurttaş olarak vermeyi, gurbette mülteci olarak vermeye tercih ederdik. Ama Türkiye’de başarılı, tuzu kuru sanatçılar bile sürünürken biz gençler için bir gelecek yoktu. Biz de yeteneğimizi, emeğimizi, gençliğimizi, kararlılığımızı bize en azından küçük bir şans veren cephelere taşıdık. Eğer 80 milyon bize, zorluklara razı sanatçılara hayatta kalmak için bir ekmek kırıntısı kadar bile umut veremediyse “Betona tohum saçtık, neden çiçek açmadı” diye yakınmasınlar”.

Benim açımdan da sanatımla yurt dışında var olabilmenin aşamaları kolayca ve kendiliğinden olmadı. 9 yılda yaklaşık 400 adet resim çalıştım. 9 yıl boyunca katıldığım tüm organizasyonların (seyahatler dahil olmak üzere) tüm aşamaları ailemin desteği ve bireysel çabalarımla gerçekleşti. Şu anki aşamada köklü bir geçmişe ve seçiciliğe sahip Amerikan Suluboya Derneği (AWS)’ nin imza üyeliği; Uluslararası Usta Suluboyacılar Birliği (IMWA)’ nın üyeliği olmak üzere birçok ödül almanın da mutluluğunu yaşıyorum.

Gözünü dünyaya dikmiş sanatçılarımız şunu bilmeliler ki sanatçılar dünyanın her yerinde büyük oranda  bireysel çabalarıyla var olmaya çalışıyorlar. Nerede olursanız olun vasat işlerle yer edinmek için ya çok şanslı olmalısınız ya da işlerinizden büyük destekleriniz olmalı. Başarı ya da başarısızlıkları fırsat- kader- şans üçlüsüne bağlayarak asıl gereken “nitelikli iş” i göz ardı etmek bu konuda adım atacakları yanlış yönlendirmek ve ümitsizliğe sevk etmek olur. Bana göre başarının sırrı, özgün, nitelikli işlerin yanı sıra kendini tanımak, kıyaslayabilmek, özgüven ve öz disiplinle çalışmaktır.

Gençler tüm bilgilere ulaşıp onları kullanma konusunda daha cesaretliler. Alışılagelmiş davranış kalıpları ve toplumsal baskılara daha özgün ve özgür bir duruş sergileyebiliyorlar. Değişik düşüncelerini yüreklice uygulayıp, kalıpların dışına çıkabilme özgürlüğüne sahip olmak onları benzerlerinin arasında ayrımlı yapar. Hangi alanda olursa olsun onlara doğru olarak öğretilenlere pozitif bir kuşkuculukla yaklaşmalarını, eleştiri ve önerileri akıl süzgecinden geçirerek uygulamalarını öneririm. Yaptıkları işe özen göstermeli, alanlarıyla ilgili var olan değerleri korumalı, son gelişmelerle güncelleştirebilmeli, yeni buluşlar ekleyebilmeliler. İyi bir yaratım yetenek, bilgi ve çok çalışmayı gerektirir.

JOAQUIN PUERTAS M.  KALEMİNDEN

No: 5 Şubat 2018, Meksika

Bu eser gerçekçilik çerçevesinde yer alır ve bu özel durumda, tren yolu gibi görüntülerle oluşturulan, endüstriyel toplum tarafından yaratılan, günlük gerçekliğin bir parçası olan ve neredeyse hiç dikkat etmediğimiz ya da rahatlık alanımızdan uzak olduğu için bakmadığımız dünyevi nesneler özellikle vurgulanır. Sanatçı, bu nesneleri bizlere günlük gerçekliğin önemini hatırlatmak için göstermek istiyor. Bu hareketin kökeni, geçen yüzyılın 60’lı yıllarının başlarına dayanır ve özellikle çevremizi doğru bir şekilde yansıtmak isteyen fotoğrafın etkisiyle ortaya çıkar. Tren, taşlar, demiryolu yolları, geçmiş ve bugün bir arada birleşir ve bizi neredeyse unutulmuş ve paslanmış anılarla yüzleştirir; teknolojinin ilerlemesine rağmen, bu anılar her zaman hafızamızın bir parçası olacak; bu durumda, sanat eseri olarak. Kompozisyon: Bu akvarel kompozisyonu, hedeflenen diyagonal bir kare şeklinde. Belki biraz gökyüzü sınırında gibi görünebilir, ancak bu, izleyiciye ne olduğunu hayal etme fırsatı verir ve baktığımızda ne olduğunu düşünmemize olanak tanır. İşin merkezinde, işaretlerle bölünmüş, parçalı bir demiryolu yolu bulunur. Bu, yapının zemini olarak hizmet verir ve yüksek kontrastlı renklerle vurgulanır. Bu, yapının önemini vurgular ve gökyüzünün arkasındaki yapının güçlü bir etki yaratmasına yardımcı olur. Öte yandan, aşırı detay verilmemesi, gökyüzünün derinliğini ve genişliğini vurgular ve izleyicinin dikkatini çekmeyi amaçlar.

SULUBOYA SONRASI

Demiryolu, ancak beton takım taşlarına tespitleri (kısıtlamaları) detaylı bir şekilde göstererek daha da ilerler. İnsanları daha da yakınlaştırmak için, rüzgar tarafından yırtılmış veya bir çocuğun imkansız olarak gördüğü için atılmış bir kağıdı orada bırakır. Kim bilir neden orada kalmış? Belki kaybedilen veya alınan bir çocukluk simgesi midir? Teknik: Bu eserde, gerçekçi ön çizimin gerekliliği, ayrıntılarla birlikte görülür. Tren yolunu oluşturan her taş, her leke, her parça, sonraki renk uygulaması için ölçülerek doğru bir şekilde yansıtılır. Hiçbir şey rasgele bırakılmaz. Atmosferin işlemesi ustalıkla yapılmıştır ve tüm bütünün uzaklık ve derinlik kazandırılmasını sağlar; arka planın açılmasıyla ve kağıdın beyaz bırakılmasıyla kontrast seviyelerini elde etmek için. İzleyiciye en yakın alan, ilk takım taşıyla bize resimdeki tüm bütünün geri kalanını inandırabilecek kadar bilgi verir: betonun yapısı, metal ray, zamanın geçişiyle paslanmış ve betonu lekeleyen kısıtlamalar vb. Görünüşte az ışık, tüm eserin hâkimidir. Aydınlık ve gölge bölgeleri arasındaki kontrast, sahneyi adil bir şekilde aydınlatır ve normal olarak gözden kaçan ayrıntıları vurgular. Renk paleti, renkler, mavi ve mavi tonları ve biraz doğal mürekkep olmak üzere sınırlıdır, ancak kromatik sonuç açısından değil: kromatik ayrıntı seviyesi, eser için yeterince geniştir.

Por Joaquín Puertas M.

No: 5 Febroro 2018, México

Esta obra se enmarca dentro del realismo y, en este caso concreto que nos ocupa, se caracteriza por la

creación, en base a imágenes triviales como las vias de un tren, de objetos mundanos creados por la sociedad industrializada que forman parte de la realidad cotidiana y que casi nunca nos paramos

observar por desidia o pọr lejanía de nuestra zona de confort.

Sin duda, la artista quiere  mostrarnos estos objetos para hacernos recordar en todo momento la importancia de lo real. E origen de este movimiento data de principios de los años 60 principios de los años 60  del siğlo pasado y se debe del siğlo pasado y se debe sobre todo a la fotografia en la que prima el deseo  de reproducir fielmente la realidad que nos rodea convirtiéndola en expresión artistica.

El tren, las piedras, las vías ferřoviarias, el pasado y el presente sé aúnan en un conjunto que nos evoca

recuerdos caši olvidados y oxidados que evolucionań con la tecnologia, pero que siempre formarán parte de nuestra memoria; en este caso, en forma de obra arte.

Composición:

La composición de esta acuarela es de formato casi  cuadrado con diagonalidad intencionada. Quizá un poco asfixiada al límite del horizonte, aunque esto nos da pie a la imaginación permitiendo al observador imaginar qué hay cuando levantamos la vista. El motivo tamos la central de la obra, el carril.

TRAS LA ACUARELA

Ferroviario queda patente, pero va mảs allả mostrảndonos en detalle las eclisas (sujeciones) a las

traviesas de hormigón. Para darle un toque más humano, nos coloca ese papel arrugado que a

traido el viento o que un niño ha tirado por considerarlo imperfečto, ¿quién sabe por qué acabó ahí?

¿Es, quizás, un simbolo de la niñez perdida o arrebatada?

Técnica:

En esta obra se observa la necesidad del dibujo previo realista, con gran detalle. Cada piedra del

balasto, cada mancha, cada piéza que componé la via del tren está plasmada con precisión para,

posteriormente, poder aplicar el color. No se deja nada al azar.

EI tratamiento de la atmosfera está realizado con maestría, dotando al conjunto de lejanía y

profundidad al aclarar el fondo mediante lavados y dejando blancos en el papel para lograr esos

niveles de contraste. La zona más próxima al espectador, con la primera traviesa nos da la sufi-

ciente información como para creernos el resto del conjunto pictóriço: la textura del hormigón, el

carril metálico, las eclisas con su herrumbre tras el paso del tiempo, que manchan e hormigon etc.

La luz, aparentemente escasa, đomina toda la obra. EI Contraste entre zonas de fuces y sombras nos Ileva a iluminar la escena en su justa medida para resaltar esos detalles que ngrmalmente pasan desaper

cibidos. La paleta de color es limitada en cantidad de colores, sienas y azulesyun poco de tinta neutra,

aunque no asi en resul tado cromático: el nivel de detalle cromático es suficientemente amplio para la obra.

American Art Collector1 Sep 2019

Duygusal Bağlar
Garip, International Artist Magazine’in 111 numaralı Deniz Manzaraları, Nehirler ve Göller Yarışması’nın Büyük Ödülü’nü kazandı.
Amerikan Sanat Koleksiyoncusu 1 Eylül 2019

Klasik suluboya tekniklerini kullanan Rukiye Garip, doğal dünyanın unsurlarını gerçekçi ama duygu dolu bir üslupla çevirebiliyor. Doğada güçlü ışık, gölge, doku, atmosfer ve konunun ayrıntılarına sahip sahnelerin fotoğraflarını çekiyor. “Konu hakkında hissettiklerim, öğeler eklemede ve başkalarını dışarıda bırakmada etkili” diyor. “Bazen çizim veya resim aşamalarında duygularıma uymayan olumsuz bir etki gördüğümde istediğim değişiklikleri yapıyorum.” Garip, Bartın’ın küçük bir kasabasında büyüdü ve 4 yaş civarındayken resim yapmaya başladı. Çocukken doğayla çevrili bir ortamda büyüdü ve her resim yaptığında bütün bu parçalarla hatıralarını canlandırdı. “İzleyicilerime iletmek istediğim doğallık, huzur ve sükunet gibi olumlu duygular, çizgilerin ve rengin psikolojik etkileriyle tamamlanıyor” diye açıklıyor. “Tüm çalışmalarıma hakim olan renk ve formlarda görmek istediğim temiz doğaya özlem var. İnsanlara fark edilmeyen güzelliğin değerini, gençliğimizin mutluluğunu, yaşlılığımızı ve tüm anılarımızı hissettirmek
istiyorum.” Garip’ in en çok hayranlık duyduğu konulardan biri de su yolunun kenarında bulunan söğüt ağacıdır. Her mevsim onu ziyaret etti ve dikkatini çekmeye devam etti. Yalnız Söğüt’ü tarif ederken, “Suyun içinde, suyun yanında yapayalnız kalan bir söğüt ağacı. Yaşı ve tecrübesi gövdesini şekillendirdi; kökleri artık onu tehdit etmeyen suyun derinliklerine uzanıyor. Bir ada köyünün kıyısında duran sakin ve bilge bir söğüt ağacı.” diye açıklıyor. Garip, Sonbahar Yansıması ve Balık ve Balıkçılar da dahil olmak üzere diğer eserlerinde de suya yönelir, ikinci resim denizdeki yaşamı betimleyen figüratif bir eserdir. Ayrıca gözden kaçan doğal güzelliğin bir kısmını göstermek için taşların ve köklerin yakın görüntülerini de çiziyor. ”Kökler ve Taşlar” öne çıkan bir iş. Garip, ”Ağaçların kökleri belki de en görkemli kısımlarıdır” diyor. “Evet, her zaman büyük kereste ya da dalların ve yaprakların görkemli labirentinden, bazen çiçeklerin güzelliğinden dikkatimiz dağılır ama hepsini bir arada tutan, besleyen, yaşatan ve omuzlarının üzerinde bu kadar ağırlık kaldıran şey, görebileceğimizin altındaki köklerdir.” Garip’ in her resim için kullandığı teknikler konuya ve duygusal bağını sahneye nasıl çevirmek istediğine bağlıdır.

Strange, “Özgün bir eser yaratmak için enstrümanları içsel benliğimizden geldikleri gibi kullanmak en iyisidir” diyor. “Bu bizi özgür ve özgün kılıyor. Özgür olmakla, kendi gerçeklerimizi ve kendi benzersiz tekniklerimizi yaratma ve uygulama özgürlüğünü kastediyorum. Suluboya tekniği ve üslubu açısından özgür, özgün ve şeffaf olmayı önemsiyorum. Şeffaf, hem tekniğin şeffaflığı hem de duygularımın şeffaflığıdır.”

Emotional Ties

Garip was the Grand Prize winner of International Artist magazine’s Challenge No. 111, Seascapes, Rivers & Lakes.

American Art Collector1 Sep 2019

 

Using classic watercolor techniques, Rukiye Garip is able to translate the elements of the natural world in a style that is realistic but filled with emotion. She takes photos in nature of scenes that have strong light, shadow, texture, atmosphere and the details of the subject matter. “What I feel about the subject is effective in adding elements and leaving out others,” she says. “Sometimes I make the changes that I want when I see a negative effect that does not meet my feelings in the drawing or painting stages.”

Garip grew up in the small town of Bartin, Turkey, and started painting around the age of 4. As a child she was surrounded by nature and all of those elements spark her memories when she paints. “The positive emotions, such as naturalness, peace and calm, that I want to convey to my viewers are completed with the psychological effects of lines and color,” she explains. “There is a longing for the clean nature I want to see in the colors and forms that dominate all of my works. I want to make people feel the value of beauty that has gone unnoticed, the happiness of our youth, our old age and all of our memories.”

One of the subjects Garip most admires is a willow tree found at the edge of a waterway. She has visited it in all seasons, and it has continued to captivate her attention. Describing Lonely Willow, she says, “A willow tree left all alone by the water, in the water. Its age and experience have shaped its trunk; its roots reaching deep into the water that no longer threatens it. A serene and wise willow tree standing on the shores of an island village.”

Garip turns to the water in other works, including Autumn Reflection and Fish and Fishermen, the latter painting being a figurative work depicting life at the sea. She also paints close-up images of stones and roots to show some of the overlooked natural beauty.

Roots and Stones is one such work. “The roots of the trees are maybe the most magnificent part of them,” Garip says. “Yes, we always get distracted by the grand timber or the glorious maze of branches and leaves, sometimes the beauty of flowers…but what holds it all together, feeds it, keeps it alive and raises such weight above its shoulders is the roots beneath what we can see.”

The techniques Garip uses for each painting depend on the subject and how she wants to translate her emotional connection to the scene. “In order to create an original work, it is best to use the instruments as they come from our inner-self,” Garip elaborates. “This makes us free and original. What I mean by being free is the freedom to create and apply our own truths and our own techniques that are unique to ourselves. Being free, original and transparent is what I care about in terms of watercolor technique and style. Transparent is both the transparency of the technique and the transparency of my emotions.”

The Best of Watercolor Magazine , Special Issue , USA, 2022

BALIKÇILAR
Kağıt üzerine suluboya
30X22
Birincilik Kazanan
Rukiye Garip

Karmaşık bir kompozisyon çerçevesi, bir sanatçının bir sahneyi enfes resmine zemin hazırlar; emek, yaşam ve canlılar.

CHRISTINE PROSKOW KALEMİNDEN

Balıkçılar adlı tablosuyla Birincilik Ödülünü kazanan Türk sanatçı Rukiye Garip, doğanın inceliklerini, güzelliğini ve bozulmamış harikasını canlandırmaktan keyif alıyor.
Sanatçı, “doğanın gücü ve doğurganlığı” olarak adlandırdığı şeyin gerçeğini ve döngüsünü oluşturan hayatın sayısız simbiyotik ilişkilerle nasıl ifade edildiğini yakalamaya kendini adamıştır. Sanatçının keskin bir şekilde gözlemlediğine göre, “Doğadaki tüm canlı organizmalar ve inorganik maddeler bir bütünün parçasıdır. Her biri birbirini besleyen, büyümeyi teşvik eden ve varoluşu sağlayan doğal bir düzene katkıda bulunur.”

Garip, iki balıkçının bol miktarda balık avlarını özenle kırmızı havzalara boşalttığını tasvir eden ödüllü figürlü tablosunda bu fikirleri hassasiyetle araştırdı. Görkemli sabah güneşi sahnesi ve güçlü ışığı, su kenarındaki ince dramayı ortaya çıkarırken, her şeyi yüce bir ışıltıyla ortaya çıkarmaktadır. Açık hava balık müzayedesinde gerçekleşen karşılaşmaya Garip derin bir duygusal tepki verdi. Sanatçı yaşam, ölüm temalarından etkilendi, karşıt ihtiyaçlar ve zıt kader izlenimleri, “gürültülü, hareketli, hızlı akan bir rüya” gibi üzerine geldiğini söylüyor ve bu temaları resme dahil etmek istediğini biliyordu. “Balık müzayedesi, balıkçılıktan geçimini sağlayanlar için bol bir zamandır, ancak bunun için hayatın sonu balık,” diyor Garip, “Balıkların ağlardan boşaltılması, suyun hareketi balığın son mücadelelerini temsil ederken kırmızı havza ile çarpıcı bir kontrast
yaratıyor.” Sanatçı, ekolojik besin zincirinin sert gerçekliğinin yanı sıra anın güzelliğini ifade etmenin mümkün olup olmadığını merak etti ve”Bu sahneyi gözlemlediğimde sabah güneşi balığın pullarında ve balıkçıların kıyafetlerinde dolaşıyordu.”diyor. Bir yanda mutluluk diğer yanda ise ıstırap dengesinin etkisi onu etkiledi. Garip bu sahneyi “hayat tüm canlılar için çetin bir mücadeledir.” sözüyle açıklıyor.

ETKİ İÇİN DÜZENLENMİŞ

Garip, suluboya konusundaki yeterliliğini bu eser için anlamlı vizyonuyla birleştirerek göze çarpan
bir tablo yarattı. Jüri Üyesi Keiko Tanabe;Sanatçının, dikkatini çekmek için”İyi düzenlenmiş
tasarım bileşenlerine” ve “renklerin ve ton aralıklarının cesur kullanımının” üstünde durdu.”Beni
izlerimde durduran şey,” diyor Tanabe, “Sanatçının vizyonunu zekice yapılandırılmış bir
kompozisyon çerçevesinde ne kadar etkili bir şekilde gerçekleştirdiğidir. Sonuç, basit ama net bir
anlatıya sahip güçlü bir görüntüdür.Bu güzel sahnedeki büyük derinlik izleyiciyi resmin içine
çekiyor ve biz neredeyse göz kamaştırıcı güneş ışığını hissedebiliyoruz. Bu hikaye o kadar canlı ve
ikna edici bir şekilde anlatılıyor ki neredeyse balıkçıların konuşmasını duyup, balığın kokusunu
alabiliyorum.”

MANZARA ÜZERİNE

Balıkçı resminin ortamı, Uluabat Gölü’ndeki küçük bir adada bulunan, Türkiye’nin “Küçük
Venedik’i” olarak da bilinen pitoresk balıkçı köyü Gölyazı’dır.Garip, bu gözde mekanı ilk kez 20 yıl
önce ziyaret etti, ancak tam zamanlı bir sanatçı olduğundan beri, sanatsal ilham almak için sık sık –
yılda üç kez – geri dönüyor.Sönmemiş güzelliği ve suyun, ağaçların, taşların, gökyüzünün ve
yansımaların bolluğu, doğanın dinginliğini Yalnız Söğüt ve Yansıma 2 gibi eserlerde parlayan
nitelikleri aktarma arayışında değerli bir kaynaktır.Garip’in ödüllü tablosunda teknelere, çalışan
balıkçılara ve sabırsız müşteri kalabalığına aşık olmasıyla tasvir edilen balık müzayedesi sahnesinin
kaotik hareketi onun için bir çıkış noktasıydı aslında. “Telaşlı balıkçılar arasında koştuğum ve
işlerine müdahale etmemeye çalıştığım için referans fotoğraf çekmek zordu” diyor.

STÜDYODA

Garip’in olay yerindeki ilk el izlenimi unutulmazdı ve daha sonra bir stüdyo resminde yeniden anlatması için çok önemli olurdu. İşe stüdyoyu hazırlayarak başlar. Sanatçı, “Yeni bir kağıt parçası gibi, her yeni resme paletim, fırçalarım ve stüdyomla temiz başlamak istiyorum” diyor. Çalışacağı beş referans fotoğrafını seçtikten sonra, hangi öğelerin ekleneceğini veya kaldırılacağını belirlemek için düşünüyor, bu aşama da onun duygusal yansımasını çoğaltmada en önemlisiydi. Daha sonra tasarımını çizdi. Daha büyük bir derinlik yanılsamasını simüle etmek için, en önde gelen havzadaki balık sayısını artırdı ve sağ altta kırpılmış havzayı ekledi, bunu “daha fazla havzanın takip ettiği
izlenimini veriyor.” şeklinde açıklıyor.

Resim yaparken Mozart’ı dinleyen Garip, hem sıcak hem de soğuk renkler ve şeffaf bir suluboya tekniği kullandığını söylüyor.” Büyülü bir atmosfer yaratmak istedim” diyor. Kırmızı havzalara vurgu yapmak için şeffaf turuncu ve opera gülünü karıştırdı. Ayrıca bir ışık demeti içeriyordu ve Daha göz kamaştırıcı bir etki yaratmak için baştan sona vurguları güçlendirdi.

DENGE ARAYIŞI

Balıkçılar resmi bu canlı ve renkli sahneyi sadece yakalamakla kalmıyor, aynı zamanda “hayatta kalabilmek için tüm canlıların birbirine ihtiyacı olduğu” kavramsal fikrine de değiniyor.” Doğaya saygı duymamız ve değer vermemiz, yalnızca ihtiyacımız olanı kullanmamız ve ölçülü yaşamamız sanatçı için önemlidir. “Doğanın güzelliğini tasvir ederken.
Huzur ve sükunet duygularını aktarmayı umuyorum.” diyor ama aynı zamanda sanatının dünyadaki hassas yaşam dengesini onurlandıracak ve koruyacak değerleri pekiştirmesini umuyor.

Christine Proskow is a California-based
Yazar ve editör

FISHERMEN

watercolor on paper

30X22

First Place Winner

Rukiye Garip

A complex compositional framework sets the stage for an artist’s exquisite painting of a scene

of labor, life and living things.

BY CHRISTINE PROSKOW

Turkish artist Rukiye Garip, winnerof the First Place Award for her painting Fishermen, delights in portraying nature’s intricacies, beauty and unspoiled wonder.

The artist is dedicated to capturing the relevance and truth of, what she calls, “the power and fertility of nature,” and how it’s expressed through the innumerable symbiotic relationships that form the cycle of

life. As the artist keenly observes, “All living organisms and inorganic matter in nature are parts of a whole. Each contributes to a natural order that feeds one another, encourages growth and enables existence.”

Garip explored these ideas with sensitivity in her award-winning figural painting depicting two fishermen diligently unloading their bountiful catch of fish into red basins. Glorious morning sunshine bathes the scene, and its strong light reveals the subtle drama at water’s edge while casting everything auspiciously in a sublime radiance. Garip had a profound emotional response to the encounter, which took place at an outdoor fish auction. The artist was struck immediately by themes of life, death,

opposing needs and contrasting fates impressions that she says came over her like “a loud, moving, fast-flowing dream.”  She knew she wanted to incorporate these themes in the painting. “The fish auction is an abundant time for those who earn a living from fishing, but it’s the end of life for

the fish,” Garip says, “The unloading of the fish from the nets creates a striking contrast

with the red basin while the movement of  the water represents the last struggles of the fish”

The artist wondered whether it was possible to express the beauty of the moment alongside the harsh reality of the ecological food chain. “When I observed this scene,” she says, “the morning sun was moving across the scales of the fish and the clothes  of the fishermen.” The effect struck her in

the way it seemed to create equivalency between the happiness on one side with the suffering on the other. The scene, Garip says, illuminated the idea that, “life is a harsh struggle for all living things.”

ORCHESTRATED FOR IMPACT

By merging her proficiency in watercolor with her eloquent vision for this piece, Garip created a standout painting. Juror Keiko  Tanabe gave credit to the artist’s “well-orchestrated design components” combined with a “bold use of colors and tonal ranges” for capturing her attention. “What stopped me in my tracks,” Tanabe says, “is how effectively the artist realized her vision in a brilliantly structured compositional framework. The outcome isa powerful image with a simple yet clear narrative.

The great depth in this lovely scene draws the viewer into the paintingand we can

almost feel the glaring sunlight. This story is so Vividly and convincingly told that we can

almost hear the fishermen’s conversation  and smell the fish.”

ON THE SCENE

The setting for Fishermen is the picturesque fishing village of Gölyazi, also known as Turkey’s “Little Venice,” located on a small island in Lake Uluabat. Garip first visited this favorite spot 20 years ago, but since becoming a full-time artist, she returns frequently-as many as three times a year-for artistic inspiration. The unblern-  ished beauty and the abundance of water, trees, stones, sky and reflections, is a treasured resource in her quest to convey the serenity of nature-qualities that shine in works like Lonely Willow (below) and Reflection 2 (opposite, bottom).

The chaotic action of the fish auction scene depicted in Garip’s award-winning paintingwith its crush of boats, working fishermen and impatient crowd of customerswas something of a departure for her

in fact. “It was difficult to take reference photos as I ran between the hectic fishermen and tried not to interfere with their efforts,” she says.

IN THE STUDIO

Garip’s first hand impression at the scene was memorable and would be paramount to her retelling later in a studio painting. Toget ready, she starts with some studio prep. “Like a fresh sheet of paper, I ike to start each new painting with my palette, brushes and studio clean,” says the artist. After selecting fve reference photos from which to work, she considered which elements to add or remove, determining

which were most important in replicating her emotional response. Then, she sketched Out her design. To simulate a greater illusion of depth, she increased the number of fish in the foremost basin and added the cropped basin at the bottom right, which,she explains, “gives the impression that more basins follow.”

Listening to Mozart as she painted, Garip says she used both warm and cool colors, and a transparent watercolor technique.”I wanted to createa magical atmosphere,” she says. To add emphasis to the red basins, she mixed transparent orange and opera rose. She also included a beam of light and strengthened the all-over highlights to produce a more dazzling effect.

SEEKING BALANCE

Not only does Fishermen capture this lively and colorful scene, but it also speaks to her conceptual idea that “all living things need each other in order to survive.” It’s important to the artist that we respect and value nature, use only what we need and live in moderation. “In portraying nature’s beauty.

I hope to pass along feelings of peace and tranquility,. she says, but she also hopes that her art reinforces those values that would honor and protect the delicate balance of life on earth.

Christine Proskow is a California-based

Writer and editor.

 

 

                                                                                                                                          

                        

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: